Usulcüleri istisna olmakla beraber ilginç bir şekilde Tarihçiler ile İslam hukukçuları (medrese taifesi ve diyanetin vaiz taifesi de dahil) ortak bir düşünceye sahipler. İkisi de, tek başına bilgiye sahip olmanın yeterli olduğunu düşünüyorlar. Yani onlara göre bilginin zihinde mevcut olması yeterli. Yapılacak yorumların bilgi olduktan sonra pek bir ehemmiyeti yok. Bunun tam türkçesi, yorumunun(tevilin) bilgiyle uyumlu olması, mantıki usule riayet edilmesi gibi esaslar ikincil hatta üçüncül bir öneme sahip. Hele ki dinleyici kitlesi cami cemaati gibi alt kitle ise mantıki usul neredeyse hiç önemsenmiyor. Bu ne demek biliyor musunuz? “Şayet vaiz, bir ayeti yahut hadisi ezberinden okur ve ona meal de verebilirse, o saatten sonra ayetin yahut hadisin mesajıyla alakalı olsun olmasın her türlü yorumu yapabilir” demek. “Oysa akademik kaideler var, ayetin sebebi nüzuluna riayet lazım, hadis için esbabül vürudul hadis var, sonra kur’anın insicamına riayet gerekir” gibi...
Kayıtlar
Eylül, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Türkiye’de hazır entelektüel karakteri diye bir şey var. Yani entelektüel olmanın hazır özellikleri. Bu özellikler: batıcı, akp karşıtı, atatürkçü, dine karşı antipatik, bol bol kitaplarla iştigal, marjinal giyimli (küpe, gözlük...) vs. Bunlar olmaksızın entelektüel olunamayacağına inanıyoruz. Ve entelektüel bir bilince sahip olduğumuzu önce kendimize sonra da çevreye göstermek için hikmetine ve hakikatine bakmaksızın bu hazır entelektüel karakter vasıflarına sahip oluveriyoruz. Oysa asıl entelektüel bilinç, bu lanse edilmiş hazır karakter de dahil bütün ezber rol model karakterleri yıkarak oluşuyor bence. Şahsen ben, yıllardır de bu hazır karakteri gelişmişlik zannetme gafletinde idim ve bu yüzden bir çok ismi/fikri ezbere tenkit etme hatasına düştüm. Pek tabi tersini de aynen tatbik ettim. Bugün ulaşmış olduğum bilinç ile artık bütün ezberleri yıkma noktasına eriştim. Tabi evvela bu hazır sloganı yıkarak işe başlamam gerektiğinin de farkındayım...