Kibir İlacı!
İslamın büyük hükümdarı Harun Raşid, islamın büyük hukukçusu İmam Malik’e giderek, Muvatta adlı eserini kanunlaştırmayı teklif ediyor.
İmam Malik ise “İçtihat hürriyetini kısıtlar bu dediğiniz” diyerek reddetiyor teklifi.
(Karaman, H. “Ana Hatlarıyla İslam Hukuku”. Ensar Yayınevi C.1. s.57)
İmam bu reddiyesiyle sadece diğer müçtehitlerin özgürlük haklarını tanımıyor, aynı zamanda onların içtihatlarına da meşruiyet kazandırıyordu.
O dönem islamın en sağlıklı dönemiydi.
Ardından mikrop kapıyor islam ve hastalanıp yataklara düşüyor.
İmamın izinden gidenler “içtihat kapısı kapandı” diyerek karantinaya alıyorlar hemen islamı.
Bu tedbiri yeterli görmeyen diğer izciler ise “Mezhebimizin hükümlerine uymayan ayet ve hadisler bulunursa bunlar ya tevil edilmiştir yahut nesh edilerek yürürlükten kaldırılmıştır.” (el-Kerhi) diyerek kapatıyorlar islam sarayının kapılarını yabancılara.
Ve nihayet kültür, akıl ve bilinç zenginliği mezhep taassubunun emrine verilerek mezhepçilik tabibi davet ediliyor islam sarayına. Sanki daha önceki hastalarını iyileştirebilmiş gibi bir de minnet ediliyor doktora...
Teşhisi koyuyor hemen doktor: “Muhtelif isimleri olan lafızcılık, akılcılık, delilcilik yahut tecditçilik hastalığıdır bu!”.
Mahiyetini anlamadıkları bu söze
“Büyük kelam ettin. Sahiden büyük doktorsun!” diye karşılık veriyor saray muhafızları.
Arzu ettiği övgüyü alan doktor, sosyal bilinci siyaset kazanında kaynatıyor. Ardından bilince riya köküyle biat boynuzunu da ilave ederek tekfir ilacını elde ediyor.
“Günde beş öğün bu ilaçtan içireceksiniz” diyor müçtehitlere. “Bir kaşığın kırkta birini de gönlüne serpiştirmeyi unutmayın!” diye de tembihliyor onları.
Yıllarca bu ilaçla tedavi ediliyor islam. Lakin iyileşmek şöyle dursun bir gün dahi gözlerini aralayamıyor.
...
Çok sonra tabipin hain olduğu ortaya çıkıyor. Teşhisinin ise uydurma olduğu söyleniyor. Meğer yıllarca uyutmuş islamı.
Tam da o anda hakiki bir doktor meydan çıkıyor ve hastalığa doğru teşhisi koyuyor “tahammülsüzlük hastalığıdır bu!” diyor.
Diyor demesine de teşhislerden dini yanmış olan müçtehitler tahammül edemiyorlar artık bu teşhise. Ve uçuyor doktorun kafası...
Doğruya zamansız ulaşmanın bedelini ödüyor doktor...
“Zaten dinleseydiler de iyileşmezdi artık islam” diyor bir meczup. “Kibir çoktan alaşağı etmişti İslamı. Tekfir doktoru geçmişti tahta. İslamın zürriyeti olan birlik ve birliktelikteliği ise ezele hapsetmişti...”
Öyle ya delidir, ne dese yeridir...
Yorumlar
Yorum Gönder