Metafizik Bilginin İmkanı

Prof. Dr. Ömer Türker'in "Varlık olmak bakımından varlık üzerine düşünmenin imkânı: islâm metafizik geleneklerinden hareketle bir analiz" adlı makalesinin tahlili 

Giriş: Makale, metafizik bilgiye akılla ulaşıldığını söyleyen ve akılla metafizik bilgiye ulaşmanın imkansız olduğunu savunan emprist ve özellikle Kant ve Kantçı agnostik düşünürlerin bu düşüncelerinin hatalı olduğunu ortaya koymak amacıyla Ömer Türker hoca tarafından kaleme alınmış. Hoca evvela agnostik tavırdaki düşünürlerin metafizik bilgiye ulaşmanın imkansız olduğunu düşünmeye iten itirazlarını ele almış. Bu itirazlarını incelemiş daha sonra da itirazlarındaki hataları ortaya koymaya çalışmış. 

 Makaleye göre empirist gelenek şu gerekçe ile metafizik bilgiye ulaşmanın imkanı reddeder:

 - İnsanın bütün bilgi dağarcığı doğrudan veya dolaylı olarak duyulardan gelir ve duyusal varlığın ötesine geçmenin herhangi bir meşru yolu yoktur. 

İkinci itiraz ise Immanuel Kant'ın şu itirazıdır:

 - İnsanın bütün bilgi dağarcığının iki temeli vardır. Birincisi, nedensellik vb. zihinde doğuştan bulunan kategorilerdir; ikincisi ise duyu verileridir. Kategoriler duyu verilerini anlamlı hale getirirken, duyu verileri de ketegorileri körlük ve boşluktan kurtarır. Zihin ise bedenin bir parçası olduğundan insanın fiziğin ötesine geçmesinin bilgisel temeli yoktur. 

 Dolayısıyla Kant'a göre ruhun varlığı ve nedensellik ispat edilmedikçe metafiziğin bir bilim olarak tesis edilmesi imkansızdır. Bu itirazlar dolaylı olarak aklın da maddi olduğunu, maddi olan bir şeyin ise maddi olmayan bir şeyi idrak edemeyeceği sonucuna varmaktadır. Nihayetinde aklın verileri duyulardır ve duyularda maddi olanı algılar. 

Ömer hoca tüm bu savları eleştirmeye şu itiraz ile başlar.: 

"Maddi olan bir şey maddi olmayanı idrak edemiyorsa, insanın maddi olmayan bir varlık kavramına ulaşması nasıl mümkündür? "Bu soru aslında kilit bir sorudur ve bu soru karşısında metafizik eleştirmenleri iki varsayım ortaya koyacaklardır. 

Bunlardan ilki: "akıl sahte idraklar üretebilir" varsayımıdır. İkincisi ise "Varlık bilgisi istidlalidir" varsayımıdır. Sırayla varsayımları inceleyelim. 

1-) Akıl sahte idraklar üretebilir. 

Oysa akıl ve duyu birbirinden ayrı iki idrak oluşturmazlar. Bu iki yolun sonuçlarını analiz eden tek bir öznedir. Dolayısıyla akıl ile duyu birbirlerine muhalefet etmesi söz konusu değildir. Öyleyse aklın sahte idrak üretmesi de söz konusu değildir. Bu imkansızlık bize aklın, duyu bilgisinden edinmiş olduğu bilgilerle maddi alana ait olduğunu dolayısıyla maddi olmayan alana ulaşamayacağını gösterir. Böyle olunca aklın maddi olmayan alana dair sahte idraklar da üretememesi gerekir. Eğer akıl buna rağmen sahte idrak üretebiliyorsa, sınırlarını da aşıp metafizik bilgiye ulaşabilecektir. Dolayısıyla bu varsayım (aklın sahte idrakler üretebilmesi) Ömer Hocaya göre, metafizik eleştirmenlerinin (empristlerin) ilk gerekçesi olan "maddi olan, maddi olmayanı idrak edemez" ilkesiyle çelişmektedir. 

2-) Varlık bilgisi istidlalidir. 

Varlık bilgisi istidlali olmaktan ziyade bedihidir. Nihayetinde böyle bir sabitenin (var olmaklığın) yokluğu, her hangi bir şeyin varlığından bahsetmeyi imkansız kılmaktadır. 

Bu konuda Descartes'in meşhur "düşünüyorum öyleyse varım" önermesi dahi var olmak sabitesi üzerine inşa edilmektedir. Öyle ki düşünerek benliğinin var bilgisine ulaşan yahut benlik bilgisine ulaştığı için beninin var olduğunu söyleyen descartes hepsinden önce var olmanın var olduğunu söylemiş olmaktadır. Nihayetinde var olmak olmasa benliği de düşünebilmesi de olmayacaktır. Descartesin bu varlık bilgisi ömer hocaya göre akıl yürütmesinin bir sonucu değildir. Bu varlık bilgisi doğuştandır ve sezgiseldir. 

Dolayısıyla akıl metafizik bilgiye sezgisel bilginin üzerinde ulaşır. Hal sebepten kant ve empristlerin iddia ettiği gibi var olmak bakımından varlık yani ortak payda anlamındaki varlık bilgisi istidlali (akli) değil, sezgiseldir. Ömer hoca burada sezgisel bilgiye yer açarak, modern dönemin salt bilgi türleri olarak kabul ettiği akıl ve deney bilgisinin yanında sezgi bilgisinin de mevcut olduğunu iddia etmiş oluyor. Bu gerekçeler bizlere açıkça göstermektedir ki varlık bilgisi istidlali değildir ve bütün bilgileri öncelemektedir. Görüldüğü üzere emprisit düşünürlerin temele aldığı iki varsayımda hatalıdır. Dolayısıyla ulaşmış oldukları sonuç da hatalı gözükmektedir. 

Ömer hocaya göre bu itirazlar sonucunda insan özü itibarıyla benlik bilincine sahip ve bu bilinci elde ettiği bilgi yoluyla metafizik bir varlıktır. Nihayetinde insanın kendi varlığına ilişkin idrakini itibara aldığımızda insan, insan olmaklıktan azad olmaktadır. Dolayısıyla bu idrak onu metafizik bir konuma yükseltmektedir. 

İşte ruh, tin dediğimiz şey insanın hakikatidir söylemi bu anlama gelir. Bu kavrayış bizlere göstermektedir ki; dışa vurumu zamana tabi olan benlik şuurumuz, idraki ve bilinciyle zamandan münezzehtir. Onun bu zamanı aşan bilinci ise bizatihi metafizik oluşunu ortaya koymaktadır. 

Özetle Ömer hocaya göre; metafizik bilgi eleştirisinin temelinde her türlü idrake güvenilmemesi gerektiğini savunan sofist eleştiri ve insan aklının duyularla içi doldurulan idrak etme aracı olduğu fikri vardır. Oysa akıl, mutlak varlık ve kapsamı söz konusu olduğunda içeriğini kendisinde taşıyan bir form olmakta ve temelini doğuştan yahut sezgisel bir var olmak bilgisinden almaktadır. Dolayısıyla diğer araçlar sadece uyarıcı işlevi görmektedirler. Hal sebepten metafizik bilgi nesneler arasındaki nedensel ilişkiye değil, genellik-özellik ilişkisine ve anlamlar arasındaki akli zorunluluklara dayanmaktadır



file:///C:/Users/lenovo/Desktop/%C3%96mer%20T%C3%BCrker%20Hocan%C4%B1n%20Makalesinin%20%C3%96zeti.pdf 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanun ile Yasa arasındaki fark nedir?

Mitoloji, Ne İş Yapar?

İSLAMA GÖRE VAROLUŞUN SIRRI NEDİR?