BİLİMİN GÖZÜNDEN DİNİ OKUMAK
Bu denemede bilimle kastetilen Modern Bilim’dir. Deneme Sinan Canan hocanın - DİN BİLİM İLİŞKİSİ (TEDx) söyleşine tenkit mahiyetinde kaleme alınmış olup temeline dinin ve bilimin usul ilişkisini almaya çalışmaktadır.
Söyleşi videosu: https://youtu.be/cZpQvTQw0bs
Bilim adamları dini nasları literal okuma eğilimindedirler. Sembolik okuma filozoflara özellikle de mistik filozoflara (meşşai filozoflar yahut Mutasavvıflara-İbn Arabi gibi) aittir.
Çünkü bilim, fenomen okumak için bir usül sunar; numeni okumak bilimin usülü içinde yer almaz.
Çünkü bilim (18. Yüzyıl sonrası bilim), ya numeni (ontolojik bir kabul) ya da numen bilginin imkanını (epistemik) yok sayar. Dolayısıyla pozitivist bir anlayışla vücuda gelen bilim, numeni fenomene uydurarak yani literal okur.
Oysa aynı bilim, linguistik ve filoloji çalışmalarında okumaların dönemine ve muhatabına göre yapılmalarını da tembihler.
(Dolayısıyla bir bilim adamının dini, 21. Yüzyıldan, 21. Yüzyılın anlayışıyla okuması hatalıdır. Çünkü bu anakronizm hatasıdır ve tarihi okunan döneme indirgeme dolayısıyla çarpıtma olarak mütalaa edilir.)
Sinan hocada taktir ettiğim şey dünyayı okuyabilme meziyeti ve çalışkanlıktır. Literal okumalarından sadır olan dini görüşlerine katılmıyorum. Hatta bu konuda çok yetkin bir düşünür olduğunu da düşünmüyorum. Bu da alanı olmadığı için gayet doğal zaten.
Din onun için vazgeçilemeyen. Dolayısıyla bilimle (bugünün bilimi ile) uzlaştırmaya çalışması da gayet doğal. Bu bir sancıdır, tercih sancısı.
Bilimin merkeze alınıp dini de bırakmak istemeyen bir sancıdır bu. Dolayısıyla geriye yalnız dini bilime uydurmak kalır.İlk iş olarak cinleri maddi varlıklar olarak açıklarsınız yahut kabul etmezsiniz, mucizenin mevcudiyetini de imkanını da reddedersiniz (Tanrı müdahalesini asgari düzeyden kabul edersiniz yani) vs. Bu dinin bilime uydurma eyleminde ilk iş zorunlu olarak metafizik unsurları dinden çıkartma eğilimidir. Uydurulmuş din söylemi üzerinde vücut bulur genellikle.
Peki Neden yapılır tüm bunlar? Çünkü bilim (pozitivist bilim) bu alanları kabul etmez. Kendisi de söylüyor mesela sinan hoca. Bu ikisi (din-bilim) eskiden bir bütündü diyor. Haklı, ama atladığı bir şey var, eski bilim adamları dine pozitivist bilim gözünden bakmıyordu...
Sinan hoca, dine pozitivist bilim anlayışından bakıyor. Sinan hocaya cin nedir diye sorsanız mesela; parazit, virüs vs olabilir diyecektir. Peki neden cini maddi bir varlık olarak açıklama gereği duyacaktır? Çünkü pozitivist bilim kuranın anlattığı cinleri kabul edemez de ondan. Pozitivist bilim, metafizik alanı kabul etmez de ondan.
Kabul eden bilim adamları varsa şayet, o alanın (metafizik alanın) konuşulabildiğini yahut o alanın bilgisi olduğunu reddediyordur (kant). Dolayısıyla bu anlayışa göre din meta alemden konuşmak zorundadır. Bu sebeple de bütün görüşleri bu alana göre literal tevil edilir.
Hal sebepten hem beytül hikme ile şimdiki bilimsel merkezler arasında hem de şimdiki bilim anlayışı (dolayısıyla din anlayışıyla) o dönemki din-bilim anlayışı arasında ciddi farklar var. Belki de Sinan hoca programda da ifade ettiği gibi bu farktan başlamalı tekrardan düşünmeye. Arada ciddi bir usül farkı var çünkü.
Bu konuda çalışılmış güzel bir doktora çalışması var (ilahiyatçı felan da değil çalışan ☺️) okumak isteyenler için tavsiye edeyim:
Epistemik Cemaat - Hüsamettin Aslan
Özetle; bu paradigma, batının 18. Yüzyılda kurduğu fenomen merkezli, numeni inkar eden yahut ulaşılabilme imkanını yok sayan bir anlayışın ürünüdür.
Yorumlar
Yorum Gönder