KIZ - ERKEK SINIFLARININ AYRILMASINA DAİR

    Çağdaş Müslüman düşünürler (Seyid Ahmet Han, Muhammed Abduh, Cevdet Paşa, Namık Kemal), kadının çağdaş eğitimden ziyade, dini ve pratik ahlaki eğitim almasını savundular. Çünkü onlara göre temelde kadın ve erkek fıtratı (bilinç yapısı) farklıydı. Dolayısıyla bu isimler, kadının da eğitim almasını ancak bu eğitimde erkek ve kız eğitimini ayrı meclislerde farklı muhtevalara sahip olarak verilmesi gerektiğini düşünüyorlardı.(Fazlur Rahman, "İslam ve Çağdaşlık", Ankara okulu, s.146-147)

    Cumhuriyetin kuruluş döneminde -maksatları aynı olmamakla beraber- bazı milliyetçi düşünürler (Nihal Atsız-Türk Ülküsü) ve İslamcı düşünürlerin ekseriyeti de bu şekilde düşünerek, kız-erkek sınıflarının ayrı olması gerektiğini savundular.

    21. yüzyıla gelindiğinde temel ideolojisini İslamcılık olarak belirleyen Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidar olduktan sonra bu talebi karşılıksız bırakmadı. Evvela lise düzeyinde (imam-hatipler) akabinde ise üniversite düzeyindeki (bazı ilahiyat fakülteleri) bazı okullarda sınıflar, kız ve erkek sınıfı olarak ayrıldı. Böylelikle hem çağdaş Müslüman düşünürlerin hem de milliyetçi ve İslamcı muhafazakar kitlenin talebi gerçekleştirilmiş oldu. Fakat gerek kız sınıflarına, gerekse erkek sınıflarına, kendi fıtratlarına özel bir müfredat hazırlanmadı. Dolayısıyla her iki sınıf da aynı eğitimi aldı ve aynı iş kollarında istihdam edildi.

    Dolayısıyla temelde farklı fıtratlara sahip oldukları için öngörülmüş olan farklı eğitim fikri ve bunun bir neticesi olarak kız-erkek sınıfının ayrılması, amacından saptırıldı. Böylece bir fikrin daha içi boşaltılmış oldu.

Not:
Pek tabi bugünün bilimsel verilerinin ışığında kadın-erkek fıtratını (bilinç yapısını) yeniden inceleyip mezkur temel fikrin sıhhatini tartışabiliriz. Zira güncel bir bilgi olarak kadın ve erkeğin aynı biyolojik tasarıma sahip olmasından yola çıkarak aralarında bir fark olmadığını savunabiliriz. Ancak toplumsal, kültürel ve çevresel etkenlerin kadın ve erkek psikolojisini etkilemelerini de göz ardı etmemiz gerekir. Dolayısıyla mesele, yeniden ve komplekslerden bağımsız bir şekilde yeniden tetkik edilmelidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanun ile Yasa arasındaki fark nedir?

Mitoloji, Ne İş Yapar?

İSLAMA GÖRE VAROLUŞUN SIRRI NEDİR?