Nedensellik yani klasik literatürümüzdeki adıyla “illiyet” kavramı, düşünce tarihimiz içerisindeki en önemli konulardan biridir. Öyle ki her bir düşünce okulunun bu konuda illa bir temel düşüncesi vardır ve geriye kalan düşünceleri bu temel düşüncenin üzerine bina edilmiştir. Misal idealist felsefe, nedenselliği bir mihenk taşı kabul eder ve ilk neden diye cevher bir arkheden yani akıldan bahseder. “Akıl zorunlu olarak düşünür ilkesi”yani. Yine skolastik düşünceye göre ilk neden bizatihi aristonun tanrısıdır. Gnostik okullar ve Doğu mistisizmi ilk nedeni aşk olarak adlandırır ve nihayet İslam Mütekellimleri de bu konuda dolaylı fikir geliştirmişlerdir. Mesela en bilinen ve temelde ehl-i sünnet çatısı içerisinde mütalaa ettiğimiz Mâtürîdîlik ve Eş’arilik, kendi düşüncelerinin merkezine “hikmet ve kudret” ilkelerini yerleştirerek bu konuda ayrışmış iki farklı görüş husule getirmişler ve geriye kalan bütün düşüncelerini bu temele bina etmişlerdir. Aslında bu tartış...
Kayıtlar
Ninni ekibinin hikayesi
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Ninni ekibinin hikayesini bilir misiniz? Durun anlatayım da dinleyin. Dinni Kinni Cinni Sunni . . + Bir de bizim zımni (7) kişi Ekonomik buhranların insan astığı, siyasilerin sinsi planlarıyla yürek deştiği, milli takımın başsızlıktan iksir içtiği bir dönemde Adapazarı’nda ücretli öğretmenlik yapmak düştü nasibimize. Yeşil doğası, siyah insanlarıyla adeta Âdemin cennetini andıran bu kent; yerlisinin dağlı-dağsız manav Türklerinden oluştuğu ancak yerlisinden çok yersizi barındırdığından küçük Amerika olarak adlanası bir şehir idi. Amerika’ya alışık olduğumdan bu şehirde zorluk çekmedim. Ancak öğretmen olarak çalıştığım şirket için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Zira bu şirket, batı kıyafetleri giyen ancak bedenin içi baştan ayağa doğulu olan İstibdat padişahlarını andırıyordu. Şirkette çalıştığım bir kaç aydan sonra patron beni aradı, hafta sonu dağlı manavların hıdırallez pilavı olduğunu ve bütün öğretmenler ile birlikte katılım sağlayacağımızı belirtti. Bu dönemde ş irket ...
İnsan aklıyla değil diliyle düşünür.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
“Neden Türkçe felsefe üretilemiyor ve Türk Filozof yetişmiyor?” Bir toplum herhangi bir alanda gelişme gösteremediğinde, hayatta kalmak için, gelişme gösteremediği o alanı, o alanda gelişme göstermiş diğer toplumlardan o alana dair bilgi aktararak doldurur. Çünkü toplumsal varoluş, boşluk kabul etmez. Ya var olursunuz ya da yok olursunuz. Mesela ilk Arap devletleri, fazla gelişim gösteremedikleri felsefe ve devlet konularında, gelişim göstermiş olan Farisi ve Rum toplumlarının birikiminden yararlanmışlardır. Sonraki süreçte ise Türk ve Farisiler; din, hukuk konusundaki boşluklarını Arapların bu birikimleriyle doldurmuşlardır. Bugün yine doğu, batının birikiminden faydalanmaktadır. Bu dolduruş, toplumun temel anlayışına göre de dili işgal ederek gerçekleşebilir. Mesela dolduruş şekli haşiye ve şerh olarak adlandırdığımız ve daha çok taklide dayalı bir şekilde gerçekleşirse bilgi transferi beraberinde kavram transferini, yani faydanılan dilin sözcüklerinin aynen aktarılmasını...
Suriyeli ömer
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Suriyeli ömer kitaplığın altında kaldı. Çıkarttım onu. Sonra annesi geldi. Hastaneye götürmek istedim. Annesi kimlikleri olmadığı için istemediler. Kimlikleri yokmuş. Bana da soğuk davrandılar. Annesi çok güzel. Sonra annesi ömerin yarasını sarmak için birşeyler almaya gitti. O sırada kütüohane kapandığı için çıktık. Ömer benimle hiç konuşmuyor. Ona arapça adını sorddum, gülümseyerek ömer dedi. Neden kimlik almadınız dedim. Biz zengin değiliz, biz islamcı da değiliz ondan vermediler dedi. Kitap almak için gelmişler. Orada arapça kitaplar satılıyordu. Paraları olmadığı için ömer orada okuyormuş. Ben polisim. Benden korkuyorlar. Onları evlerine götürdüm ama evleri berbat. Sonra köyüme götürdüm onları. Anneme emanet ettim. Annem ömeri çok sevdi. Ayşeyi de. Sahi ömer’in annesinin adı ayşe. Ömer’in babası ne yerel birliklere ne de esede yaranamadığından öldürülmüş. Şehit edildi demeyişi dikkatimi celbetmemişti, sordum. Bütün taraflar müslüman, benim inancımda, inancını kor...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Usulcüleri istisna olmakla beraber ilginç bir şekilde Tarihçiler ile İslam hukukçuları (medrese taifesi ve diyanetin vaiz taifesi de dahil) ortak bir düşünceye sahipler. İkisi de, tek başına bilgiye sahip olmanın yeterli olduğunu düşünüyorlar. Yani onlara göre bilginin zihinde mevcut olması yeterli. Yapılacak yorumların bilgi olduktan sonra pek bir ehemmiyeti yok. Bunun tam türkçesi, yorumunun(tevilin) bilgiyle uyumlu olması, mantıki usule riayet edilmesi gibi esaslar ikincil hatta üçüncül bir öneme sahip. Hele ki dinleyici kitlesi cami cemaati gibi alt kitle ise mantıki usul neredeyse hiç önemsenmiyor. Bu ne demek biliyor musunuz? “Şayet vaiz, bir ayeti yahut hadisi ezberinden okur ve ona meal de verebilirse, o saatten sonra ayetin yahut hadisin mesajıyla alakalı olsun olmasın her türlü yorumu yapabilir” demek. “Oysa akademik kaideler var, ayetin sebebi nüzuluna riayet lazım, hadis için esbabül vürudul hadis var, sonra kur’anın insicamına riayet gerekir” gibi...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Türkiye’de hazır entelektüel karakteri diye bir şey var. Yani entelektüel olmanın hazır özellikleri. Bu özellikler: batıcı, akp karşıtı, atatürkçü, dine karşı antipatik, bol bol kitaplarla iştigal, marjinal giyimli (küpe, gözlük...) vs. Bunlar olmaksızın entelektüel olunamayacağına inanıyoruz. Ve entelektüel bir bilince sahip olduğumuzu önce kendimize sonra da çevreye göstermek için hikmetine ve hakikatine bakmaksızın bu hazır entelektüel karakter vasıflarına sahip oluveriyoruz. Oysa asıl entelektüel bilinç, bu lanse edilmiş hazır karakter de dahil bütün ezber rol model karakterleri yıkarak oluşuyor bence. Şahsen ben, yıllardır de bu hazır karakteri gelişmişlik zannetme gafletinde idim ve bu yüzden bir çok ismi/fikri ezbere tenkit etme hatasına düştüm. Pek tabi tersini de aynen tatbik ettim. Bugün ulaşmış olduğum bilinç ile artık bütün ezberleri yıkma noktasına eriştim. Tabi evvela bu hazır sloganı yıkarak işe başlamam gerektiğinin de farkındayım...
KIZ - ERKEK SINIFLARININ AYRILMASINA DAİR
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Çağdaş Müslüman düşünürler (Seyid Ahmet Han, Muhammed Abduh, Cevdet Paşa, Namık Kemal), kadının çağdaş eğitimden ziyade, dini ve pratik ahlaki eğitim almasını savundular. Çünkü onlara göre temelde kadın ve erkek fıtratı (bilinç yapısı) farklıydı. Dolayısıyla bu isimler, kadının da eğitim almasını ancak bu eğitimde erkek ve kız eğitimini ayrı meclislerde farklı muhtevalara sahip olarak verilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. (Fazlur Rahman, "İslam ve Çağdaşlık", Ankara okulu, s.146-147) Cumhuriyetin kuruluş döneminde -maksatları aynı olmamakla beraber- bazı milliyetçi düşünürler (Nihal Atsız-Türk Ülküsü) ve İslamcı düşünürlerin ekseriyeti de bu şekilde düşünerek, kız-erkek sınıflarının ayrı olması gerektiğini savundular. 21. yüzyıla gelindiğinde temel ideolojisini İslamcılık olarak belirleyen Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidar olduktan sonra bu talebi karşılıksız bırakmadı. Evvela lise düzeyinde (imam-hatipler) akabinde ise ünive...