Bakışsal Çelişki
İnsanlar, bir fikri muhatap aldıklarında o fikri yapılarında ağır basan sistemle yorumlarlar. Öyle ki Ali Şeriati psikolojik sahadan yorumlanır, İbn Arabi ise sosyolojik sahadan. Hatta hz Peygamber rasyonel ve pozitivist sahadan, Aristo ve Spinozo mistik sahadan yorumlanır. Böylece sonuçta ne mütefekkir anlaşılabilir, ne de fikirleri idrak edilebilir. Dolayısıyla yeni fikirler de üretilemez. Sonsuz bir kaos... Aslında düşünce bozuluştan (kaostan) doğar, bu yönüyle bozuluş oluşun var edicisidir lakin düşüncenin doğduğu bu bozuluş, kendi içinde bir oluşa (düzene) sahiptir. Öyle ki bozuluş farklı türdeki tez ve antitezlerin sonucudur ve bu sonuçlar için her tez ve antitez kendi sistemi içerisinde tutarlı olmalıdır. Oysa farklı alanların idrak edilememesinden dolayısıyla karıştırılmasından doğan kaos, düşünceyi meydana getiremez. Üstelik var olan düşünceyi de anlamlı kılarak oluşa neden olamaz. Öyleyse olması gereken bir fikri; bir şahsa, bir düşünceye ve bir sınıra hapis etmemekt...